SonDakika

100 YILLIK ÇINARSIN SEN    CUMHURİYET

VİTRİN __________________________ Abdülkadir  DURGUT            100 YILLIK ÇINARSIN SEN         CUMHURİYET HAYATIMIN BIR PARÇASIYDI Kalıplaşmıştı belki aklımızda. Oturduğumuz sıralarda öğrettikleri gibi kazıdık belleğimize. Ama yanlıştı. Aslında ne farklıydı cumhuriyet. İlkokulda sabahları okuduğumuz..

100 YILLIK ÇINARSIN SEN    CUMHURİYET




VİTRİN
__________________________

Abdülkadir  DURGUT

           100 YILLIK ÇINARSIN SEN
         CUMHURİYET


HAYATIMIN BIR PARÇASIYDI

Kalıplaşmıştı belki aklımızda. Oturduğumuz

sıralarda öğrettikleri gibi kazıdık belleğimize. Ama

yanlıştı. Aslında ne farklıydı cumhuriyet. İlkokulda

sabahları okuduğumuz andımızdı, İstiklal Marşıydı

cumhuriyet. Özgürlüğümü hür benliğimle haykırdığım,

ruhumun yaşam tarzıydı. Anamdı, babamdı,

sevdiğimdi, okulumdu…Kısacası hayatımın bir

parçasıydı.

Yaşamak ne güzel değil mi bu gül bahçesinde?

Özgürce, istediğin gibi…Her şeyi canının çektiği

gibi yapmak hoş. Fakat bir de durup arkaya bakmak

lazım. Geldiğin yola, tam arkana. Farkında mısın

oradaki sisli havanın, çekilen acının? Görüyor musun

bir elinde sancağı bir elinde süngüsüyle seni,

senin geleceğini koruyan dedeni? Şimdi önüne

dön. Güller içinde bir yol. Arkanda ise, toz duman

bir özgürlük kavgası izleri. İşte gördüğün dikenli

yol seni bu gül bahçesine getiren, ayaklarını yere

sağlam bastıran yoldur.

Şöyle bir otur. Otur ve düşün. Ne acılar, ne çileler

çekilmiş şu uğurda. Biraz da özgür olabilmek

için, düşündüklerimizi kısık sesle söylememek için

ne savaşlar verilmiş Anadolu’nun dört bir yanında.

Dedeni askere yollarken bir damla bile gözyaşı

dökmeyen mert annesini düşün. Ve onu düşünerek

bak önüne, sağlam bak, tam önüne. Kimsenin

ne dediği seni ilgilendirmesin. Kulaklarını kapat

bağnaz düşüncelere ve senin yolunda gördüğünün

tut elinden. Ama sakın unutma arkada yaşanmışları.

Geçmişini, tarihini…

 Bu yola oradan geldiğini.

Kolay kazanılmayan bir cumhuriyetin çocuklarıyız.

Korumak istiyorsan cumhuriyetini hiç durma.

Oturduğun sıradan başla işe, kullandığın tebeşirden,

yürüdüğün yoldan, baktığın, gördüğün, duyduğun

her şeyden. Bilmediklerini araştır ve duyur duyması

gereken herkese. Çekebildiğin yere kadar yükseklere

çek al bayrağı, tutabildiğin kadar yüksek tut İstiklal

Marşı’nı okurken sesini. Cumhuriyeti böyle koruyabilirsin,

boş boş cumhuriyetçiyim diye bağırarak değil..
“Asil Bir Çınar Türkiye Cumhuriyeti”

Bir çınar oldu gökyüzünde ay ve yıldız ile bu koca Türk milletinin Cumhuriyeti.. Cumhuriyetin 100. yılı bizlere Atamızdan kalan bu mirasın kocaman bir çınar olduğunu görmek ne güzel arkadaşlar.

1923’te kuruldu Türkiye Cumhuriyeti. Mustafa Kemal Atatürk bu Cumhuriyeti ilan ederek bizlerin sürekli olarak Cumhuriyetin ileri seviyeye götürmemiz gerektiğini söylemiştir. Bu millet Cumhuriyet için ne bedeller ödedi bilmek lazım. Çanakkale savaşı, isyanlar, direnişler, işgalci devletler, ekonomik sıkıntılar ve darbeler gibi bir çok sıkıntı çektik. Sonunda kökleri sağlam bir çınar olduk.

Cihan devleti olarak bu Türk milletinin zorluklar olsa da başarılı olmanın temel nedeni sürekli olarak adalet peşinde olması, mazluma sahip çıkması, çıkarları değil Allah’ın rızası neyi gerektiği gözetmesi yüzünden bu devlet asırlık bir çınar olacak. Dünya Türkiye Cumhuriyetinin ayak seslerini duyması bile korkmasına yeterken, daha güçlü, daha başarılı bir çınar dünyaya hüküm süremez mi?
Etrafı demir parmaklıklarla çevrili, on milyon aşkın nüfuslu bir ülke…

                       İçerisinde korkmuş gözler,

savaşmaktan yorgun düşmüş bedenler, açlıkla mücadele eden kuru dudaklar sıkıca kapatılmış, adeta mühürlü… Konuşmak imkânsız. Ağır baskıdan kıpırdayabilmek mümkün değil. Kafaların içindeki düşünceler bile prangalı… Kelepçelenmiş zihinler, perdelenmiş fikirler… Parmaklıkları biraz olsun aralayıp genişletmeye çalışmak yersiz bir çaba.



Renkler böylesine karanlıkken bir çift mavi gözden süzülen ışık

hüzmeleriparmaklıklardan yavaş yavaş sızıp

aydınlatmaya başladı etrafı. Zincirler kırıldı, kelepçeler çözüldü. Gökyüzünün renginin mavi olabileceğini yeniden keşfeden bir halk vardı nihayet. Fikirlerin süzgeci yoktu artık; törpülenmeden, özgürce dökülebiliyordu dudaklardan. Kadınla erkek eşit saflardaydı ayrımcılık olmadan.

Eğitimde, sanatta, hayata dair her alanda özgürlük ve çağdaşlık hâkim oldu. Sanatını özgürce ifade edebilen;


her toplum, yapbozun parçaları gibi kendi kültürünü tamamlıyor ve iç dünyasını eserine bağımsızca aktarabiliyordu. 19. yüzyılda yaşamış dünyaca ünlü Alman tiyatro sanatçısı Friedrich Schiller “Sanat, özgürlük tarafından emzirildikçe büyür.” derken ruhun gıdası olan sanatın özgürlükle harmanlanmadığı müddetçe olduğu yerde sayacağını vurgulamıştır. Bizim toplumumuzdaki değişen eğitim anlayışıyla birlikte ise yeniliklere açık zihinler başöğretmenin önderliğinde çağdaşlığa adım atıyor, böylelikle kendi ayakları üzerinde durabilen, aydınlık bir toplum yetişiyordu.

Ata’mız Türk milletinin genetik kodlarını öyle iyi tanıyordu ki bu milletin

            yaratılışına en uygun iradenin

cumhuriyet iradesi olduğunu biliyordu. Damarlarımızdaki bağımsızlık kanını, içimizdeki özgürlük ateşini Büyük Atatürk önderliğinde gün yüzüne çıkarabilme şansına 29 Ekim 1923’te kavuştuk. Halkın kendi benliğine inancı tam olduğunda önünde hiçbir şeyin duramayacağını çok iyi bilen Gazi Mustafa Kemal’in, yaptığı onca icraatın arasında en önemlisinin, bu millete kaybetmiş olduğu öz güveni geri kazandırmasıydı.

İşte tüm bu öngörüyle bizlere aydınlık yolların kapılarını açan Ata’mızın bağımsızlığı ve hürriyeti savunan gür

sesi kimi zaman bir vapurda kimi zaman da savaş meydanlarında yankılanıyordu:

“Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır!”

Bu tüyleri diken diken eden, güçlü ses önce yüce dağlarda yankılandı, sonra kuşaktan kuşağa aktarılmak üzere yazıya döküldü ve tarihte sarsılmaz bir yer edindi.

Ekim’in 29’u, sene 1923. “Yaz çocuk!” dedi Ata’m. “Adı Türkiye Cumhuriyeti olsun, yanına da koy bakalım sonsuzluğa uzanan üç nokta…”

Zamanın enzor    günlerinden geçmiş bir kahraman, o günlerden      bugünlere eslenen  bir

başkomutan, ulusun kaderini değiştirdiğini işte bu sözle ilan etmişti tüm dünyaya. “Cumhuriyet” demişti en yüksek sesiyle. Uyandırmıştı bir milleti en ağır, en uzun uykusundan

Kararlı bakışlarıyla ışıldayan gözleri, çelik gibi güçlü iradesi, en zor zamanlarda bile ortaya koyduğu

cesareti ve hep bir adım önde olmasını sağlayan zekâsıyla korku salmıştı düşmanın yüreğine. Büyük bir inançla ayağa kaldırmıştı, zorla diz çöktürmeye çalışılan ezelden beri korkusuz bir milleti. Koskoca bir millet arkasında yürek yüreğe vermişti mücadelesini ve tek yürek kazanılmıştı Cumhuriyet…

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL